Bu insani davranışların tümü en ilkel insandan günümüz insanına kadar hepimizde mevcuttur. Bulunduğumuz noktaya gelirken tüm medeniyeti inşa eden ve bugünlere getiren insani dürtü “merak” tır. İnsanoğlu, aklı ve duygularıyla aynı anda gerçekleştirebildiği dürtüler sayesinde bu noktaya gelmiştir. Merak ve düşünce belki de tanrının insana hediye ettiği en büyük yetenektir. Bugüne kadar ulaştığımız tüm bilgileri aslında bu basit dürtüye, meraklılığımıza borçluyuz.
Sürekli öğrenmek, geliştirmek, deneyimlemek ve bilgiyi geliştirip aktarmak. İçimizdeki temel dürtü, keşfetme ve iz bırakma arzusu; işte bu tasarım dediğimiz olguyu besleyen en değerli iki öge, aynı zamanda yaratıcı tasarımın kökeninde bulunan en değerli şey. Tüm bunların yanı sıra özgünlükle değerli kılma arzusu. Tasarım bir kez olan bir durum değildir, aslında sürekli olan, yaşayan ve gelişen bir süreçtir. Tıpkı bir insan gibi. Çünkü insan yaşadığı sürece var olan problemleri ve çözümleri sürekli olarak değişir ve gelişir. “Tasarım Odaklı Düşünce” kavramını tam olarak anlayabilmek için öncelikle tasarım süreçlerini bilmemiz gerekir. Tasarım odaklı düşünce, tasarımcılar için değil tasarımcı olmayanlar için geliştirilmiş bir metoddur. Tasarım odaklı düşünce aslında bir problem çözme yöntemidir ve ürün geliştirmede ciddi yararlar sağlar. Problemin keşfedilmesi ve doğru algılanması ile başlayıp, ardından tümü ile bu problemin çözümü üzerine düşünmek ve analiz yapmak anlamına gelmektedir. Kişi tüm duyularıyla bir konunun üzerinde durursa ve çevresindekilerle iş birliği yapıp birlikte çalıştığında, elindeki işin başarısız olma ihtimalini oldukça azaltır. Bir projenin başarılı olabilmesi için “Design Thinking” yani tasarım odaklı düşünce yöntemlerinin doğru bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Beyin çok farklı türlerde düşünce üretir.
İnsan düşünebildiği kadar başarılıdır. Düşünce refleks de diyebileceğimiz genelde istemsizce yapılan bir beyin aktivitesidir. İnsan çevresinden aldığı bilgileri zihninde yoğurarak yeni çıkarımlar elde eder ve bu çıkarımlarla yaşamını anlamlandırır. Düşünce tam anlamıyla budur ve insan ancak düşündükleri kadar dünyayı fark edebilir. Yaratıcı düşünce insanı daha aktif hale getirir ve daha duyarlı olmasını sağlar. İnsan çevresindeki problemlere yaratıcı düşünce yöntemi ile çözümler bulur hayata geçirir. Bu içgüdüsel olarak ilk çağlardan beri genlerimizle bize aktarılmış olan muhteşem bir yetenektir.
Aslında her insan doğduğunda yaratıcı düşünmekte profesyonel olarak doğmuştur.
Yaratıcı şekilde düşünmek ve doğru işlemleri yapmak her insanı başarıya götürür. Bu duyguların ve aklın buluşması, aynı anda aynı konuya odaklanmasıdır. İnsan düşüncelerini kontrol ederek duygularını da kontrol altına alır ve yanılsamalardan uzak bir şekilde mutlu ve başarılı olabilir. Sadece düşüncelerimizi doğru kullanmayı keşfetmek, öğrenmek ve bilmek gerekir. Yaratıcı düşünce belirli aşamaları olan bir süreçtir. Hazırlık, kuluçka ve doğuş olarak üç aşamadan oluşur.
Hazırlık
“Yaratıcı Düşünce” doğru ve iyi bir hazırlık gerektirir. Bir olay hakkında düşünmeye başlamadan önce o konu hakkında yeterli bilgi birikimine sahip olup olmadığımızı analiz etmemiz gerekir. İlk aşamada konuyla ilgili gerekli araştırmalar yapılır. Hazırlık aşamasının kontrollü ya da kontrolsüz olması önemli değildir. Ancak zihin bu işlemi yaparken tam anlamıyla hazır olmalıdır. İnsan sürekli olarak bilgiye ulaşan ve bu bilgiyi yorumlayabilme yeteneğine sahip olan bir varlıktır. Kişi fark etmeden yaşamın içinde, seyahat ederken hatta sohbet ederken ya da uyurken bile yaratıcı düşünce sürecinin ön hazırlığını yapabilir.
Kuluçka
Bu aşama yaratıcı düşünce sürecinin en durağan noktasıdır. Bilinenin aksine bazen yaratıcı düşünce ve fikirler sürekli çalışarak gelişmez. Yaratıcılık biraz tembellik ister sözünün açıklaması tam olarak bu aşamada ortaya çıkmıştır denebilir. Gerekli bilgi alışverişi yapıldıktan sonra zihin bu bilgilerle biraz baş başa bırakılır. Edinilen tüm bu bilgileri bir anda özümsemek ve içselleştirmekte zorlanmak mümkündür. Bir süre bu bilgilerin zihnimizde olması ve gereken yerlerini alması bir sonraki süreç için gereklidir. Kuluçka süreci aslında konuyu düşünmediğimizde bile beynimizin hala konuyu arka planda işlediğinin kanıtıdır. Kuluçka sürecini bilinç dışı işlem noktası olarak da adlandırabiliriz.
Fikrin doğuşu
Diğer tüm aşamalar tamamlandıktan ve bilgiler yerleştikten sonra son aşamaya gelebiliriz. Artık doğum zamanı, beyin tüm enerjisi ve imkanlarıyla sizin isteğinizle ya da isteğiniz ışında sürekli olarak bu fikir için çalıştı. Şimdi eldeki bilgiler ışığında yeni fikirlerin ortaya çıkma vakti. Anlık bir elektriklenme gibi birdenbire fikir ve çözümler zihinde beliriverir. Aslında bu aşama önceki aşamaların sonucudur. Sonuç aşaması en keyifli ve en heyecan veren aşamadır. Beyinde şimşekler çakar ve algıladığı kadarıyla sizlere birçok fikir ve çözüm önerisi sunar. Kuluçka sürecinin bittiğini beyindeki çanların çalmasıyla anlarız. Birçok buluş bir anda birilerinin keşfiyle oluşmuş gibi anlatılır. Örneğin; Newton’un meşhur elma hikayesi ya da Arşimet’in hamamda suyun kaldırma kuvvetini bulması gibi. Hikayeler basitleştirilse ya da tam tersi efsaneleştirilse de; ne Newton ne de Arşimet buluşlarını bir şey görmeleri ya da fark etmeleri sonucu bulmadılar. İşte yaratıcı düşünce sürecinin kuluçka aşamasının tam olarak kanıtı ve fikrin doğuşu bu iki bilim adamına bakarak anlayabiliriz. Aslında ikisi ve daha birçok bilim insanı tüm bu süreçlerden geçerek keşifler ve buluşlar yaptı. Hepsi konuyla ilgili önce düşünüp sonra aşamaları takip ederek, araştırıp bilgi birikimine sahip olarak bu noktaya geldiler.