İkonik eserleri ve modern sanata olan ilhamıyla 20. yüzyıl sanat dünyasının en akılda kalıcı sanat akımlarından biri olan Sürrealizm diğer adıyla Gerçeküstücülük; en genel anlatımıyla sanatçıların kendilerine, rüyalarına ve bilinçaltlarına yönelerek yarattıkları eserleri kapsayan bir düşünce akımıdır. Amaç; rüya ve gerçeklik arasındaki çelişkili koşulları gün yüzüne çıkarmaktır. Nesneler dünyasıyla oldukça haşır neşir olup; gerçek ve hayal arasında müthiş bir illüzyon yaratmaktır. Rene Magritte; Gördüğümüz her şey başka bir şeyi gizliyor, her zaman gördüklerimiz tarafından neyin gizlendiğini görmek istiyoruz.
Sürrealizm Nedir?
Sürrealizm, savaş yıllarında etkin olmaya başlayan; dönemin koşullarına ve düşünce dünyasına paralel olarak oluşan, Ecolé de Paris ile anılan son büyük sanat hareketiydi. Bu okuldan başlayıp tüm Avrupa’ya yayılarak en etkili öncü hareketlerden biri olan sürrealizmin adı, sanat eleştirmeni Guillaume Apolloinaire‘in 1917 yılında yazdığı bir tiyatro oyununun alt başlığı olan drame surrealiste oyunundan meydana gelmiştir. Başlangıçta düşüncenin ana odağı daha çok edebiyat olmuş olsa da bir süre sonra heykel, resim gibi çağdaş sanat türlerinde de görülmeye başlanan sürrealizm, “sanatsal düzenleri reddeden” dadaizm akımı içinde gelişmiştir. Dadaist akım kadar “devrimci” olduğu söylense de bu akım daha az politikti ve dadaizme göre daha yapıcı bir felsefeyi savundu. Sürrealizm, gerçeküstü kuramcısı Fransız Yazar Andre Breton: “akılla uygulanan herhangi bir kontrolün yokluğunda, tüm ahlaki ve estetik kaygıların dışında uygulanan düşünce” olarak açıklamıştır. Bu açıklamadan da anlaşıldığı gibi sürrealizm, bilinçdışı zihnin yaratıcı tarafını açığa çıkararak tamamen yeni görüntüler yaratma amacı taşıyan bir sanat akımıdır.
Sürrealizm sanatçıları, bilinçaltındaki yaratıcılığı keşfetmek için halüsinasyonlar, rüyalar, otomatik veya rastgele çalışmalar gibi çeşitli teknikler oluşturdular. Kullandıkları bu teknikler, eserlerin yaratılmasının temelinde “rasyonel” düşünce süreçlerinden farklı olduğundan dolayı sürrealizmi benimseyenler; eski moda burjuva değerlerini taşıyan rasyonel yaklaşım biçimini sınırlayıcı, gerici ve gerçekdışı olarak nitelendirdiler. Hayallerde gizli kalan dünyayı anlamaya ve sanatlarıyla bunu anlatmaya çalışan sürrealistler; kimi zaman da objeleri doğal ortamlarından çıkarıp düşsel bir anlatım katarak resmedip, görenleri şaşırtmayı hedeflediler. Sürrealizm ortaya çıktığı dönemde oldukça yenilikçiydi, bazen absürt, tuhaf ya da anlaşılmaz eserler yaratılması nedeniyle eleştiri alsa da yaratılan eserler genelde hem sanatçılar hem de halk tarafından ilgi çekmiş ve sevilmiştir.
Sürrealizm’in Kökenleri
Sürrealizm akımı çoğu insana etkileyici ama biraz da tuhaf gelir. O halde bu akımın kökenlerinin nasıl oluştuğunu ve ne tür bir felsefi altyapıya sahip olduğunu anlamak, işi biraz daha kolaylaştıracaktır. Sürrealist felsefeyi veya fikri ortaya atan ve bununla birlikte teorik yapısını oluşturan Andre Breton, psikanalizin kurucusu Sigmund Freud‘a takıntılı sayılırdı ancak Breton’un Freud’a hayranlık duyduğu asıl şey onun bilinçaltı araştırmaları olmuştu. Bilinçdışı zihnin, aslında sanatsal yaratıcılığın kaynağı olabileceği fikri Breton gibi diğer sanatçıları oldukça heyecanlandıran bir fikir olmuştur. Teorilerini, gerçeklik ile fantezi arasındaki sınırları yok etmek ve korku, erotikleştirme, arzu vb. birçok rahatsız edici dürtüyü sanatlarında ele almak için yapılandırdılar. Bilinçdışı zihnin sanatsal yaratışa dair sahip olduğumuz temel kavramları yok etmeye çalıştığı ve bu anlamda sanatsal üretimde bir devrim olduğunu düşünen sanatçılar, zihinde oluşan görüntülerin sansürsüz ve otomatik resmedilmesi olarak tanımlanan otomatizm tekniğini benimsediler. Sürrealistler, düşünmeden sanatı icra etmeye ve bilinçaltının kontrolü ele geçirmesine olanak sağlayan bu akımı kabul ettiler.
Freud’un çalışmalarının dışında, sanat tarihindeki akımlardan ve eserlerden de etkilenilmişti. Hollandalı ressam Hieronymous Bosch’un ürettiği fantastik resimler, Giovanni Battista‘nın ürkütücü hapishane gravürleri, İsviçreli Ressam Heinrich Füssli‘nin dramatik kabusları resmettiği eserler sürrealist sanatçıları oldukça etkileyen örneklerdendir. Bazı sanatçılar izlenimcilik hareketini fazla natüralist ve Kübizm’i de fazla akılcı buldukları için reddettiler. Sembolizmi kendilerini hitap etmeye daha yakın buldular. Sembolist akım ile İtalyan Metafizik Resim Ekolü, dadaizm akımı dışında sürrealizm üzerindeki iki önemli etki olmuştur.
Sürrealizmin babası olarak bilinen Salvador Dali
Başlangıçta Magritte’nin ilk sürrealist çalışmaları sanatseverlerin pek de dikkatini çektiği söylenemezdi. Enteresan bıyıkları ve çılgın resimleriyle öne çıkan İspanyol ressam Salvador Dali, 1927’den sonraki yıllarda halkın daha çok dikkatini çekmişti. Sürrealist akımın önemli temsilcilerinden biri haline gelen Dali, de natürmort resimlere kendi felsefesini katarak bambaşka anlamlar kazandırıyordu. Birçok sanat dalıyla ilgilenen ressam, derin anlamlar barındıran eserleri ve sıra dışı hayatı sayesinde ismini tüm dünyaya duyurmayı başarmıştır.